Kurumsal Kaynak Yönetimi-İş Zekâsı-İş İstihbaratı-Stratejik ve İşlevsel Planlama-Ticari Bilişim Teknolojisi Kitabı.

Please follow and like us:

ERP konusunda kitap hazırlanmış olması güzel bir haber, ancak bir kaç noktada verilen haberi eleştireceğiz.

1- SAP reklamına dönüşen bir haber olmuş. Ülkemizde bu konuda neler yapılmış diyerek araştırma yapılsaydı, bir çok kurumsal çözüm üreten yazılım şirketi ve danışmanlık firması olduğu görülebilirdi.

2- Saatte 100 eu yaklaşımı aldatıcı. Bir adam güne 400 eu alan personel sayısı bile çok azdır. Firma bu tarifeden fiyatlandırma yapar, çalışanın eline kesinlikle bu rakam geçmez. Bağımsız danışmanlardan bu ücrete çalışanı şimdiye kadar ne duydum ne de gördüm.

3- Bu alanda yetişmiş adam açığı da malumdur; fakat haber bilgilendirici olmalıdır. Bu haberi okuyan nasıl bir çalışma ile kendini ERP konusunda yetiştirebileceğini öğrenemez. Kitaptan kurumsal planlamanın öğrenilemiyeceğini de bu işi bilenlere zaten anlatmaya gerek yok.

4-Ayrıca kitap hakkında yeterince bilgi yoktur. Nasıl temin edilebilir, hangi yayınevinden çıkmıştır.

Şimdi aksiyon’un haberini okuyalım:

Saatte 100 avro kazanmayı kim istemez? /TUNCER ÇETİNKAYA /AKSİYON

Avrupa’nın büyük şirketlerinde yaygın olarak kullanılan sistem uygulamaları ve çözümleri programı SAP, Türkiye’de bilinmiyor. Kaynakların verimli kullanılmasından iş istihbaratına kadar çözümler üreten SAP’ın ilk Türkçe kitabı çıktı.

Kabataş Erkek Lisesi’nde tarih öğretmenliği yapan Sultan II. Abdulhamit Han’ın öz torunu Mehasin Osmanoğlu, 1971 yılının okul birincisi olan Mehmet Erdaş’a mezuniyetinde üç tavsiyede bulunur ve kendisine bu konularda söz vermesini ister: “Birincisi, Müslüman bir kadınla evleneceksin. İkincisi, biliyorum ki ileride yüksek eğitim için yurt dışına gideceksin. O ülkelerde ne ilim varsa hepsini iyi öğren. Üçüncüsü, bilgi birikimi ve tecrübeni Türkiye’ye dönerek aktaracak ve ülkene hizmet edeceksin.”

ODTÜ mezunu elektronik mühendisi Prof. Dr. Mehmet Erdaş’ın çok az kişiye nasip olacak bir kariyeri var: ERP, BW, BI, IP, SOA, BOBJ ve SAP’ta danışmanlık, ODTÜ’de işletme mastırı, Almanya Braunschweig Teknik Üniversitesi’nde doktora, Devlet Planlama Teşkilatı’nda enerji sektörü ve yabancı sermaye uzmanlığı, Genelkurmay’da F-16, bilgisayar ve telefon santralleri alımlarında proje subaylığı, Ziraat Bankası İstanbul bölge müdür yardımcılığı, Arçelik’te yatırım uzmanlığı, Teletaş’ta endüstri müdürlüğü, Viyana Belediyesi Bilgi İşlem Merkezi’nde proje müdürlüğü, Viyana Webster Üniversitesi öğretim üyeliği, St. Poelten Fachhochschule bilgisayar bölüm başkanlığı, Salzburg Üniversitesi öğretim üyeliği, Siemens, Oracle, HP ve Lucent firmaları Telekom sistem mühendisi ve sistem analiz uzmanı…

Mehmet Erdaş’ı bu yazının öznesi hâline getiren unsur bu unvanların ötesinde Türkiye’de ilk kez yazılan Kurumsal Kaynak Yönetimi-İş Zekâsı-İş İstihbaratı-Stratejik ve İşlevsel Planlama-Ticari Bilişim Teknolojisi kitabı. Eseri önemli kılan en önemli husus ise küresel krizde işsizliğe çare bulacak yöntemler geliştirmesi ve gençlere dünyanın her yerinde çalışmaya imkân verecek bir programın anahtarını –hem de 10 binlerce dolar para harcamadan– sunması. Tarih öğretmeni Mehasin Osmanoğlu’na verdiği bütün sözleri tuttuğunu ifade eden Erdaş kitabın neden yazıldığını şöyle özetliyor: “Şu küresel krizde Türk gençliğinin işsizliğine çare olsun, Türkiye’de iş bulamasalar bile dünya piyasasında iş bulabilsinler, diye yazdım. Böylece öğretmenime verdiğim bütün sözleri tuttum.”

Kitabın hedef kitlesi öncelikle üniversite öğrencileri, özellikle de işletme, endüstri mühendisliği, uygulamalı matematik, bilgisayar bölümü mezunları. Ayrıca piyasada çalışan mühendis, işletmeci, proje, planlama ve uygulama yöneticileri de hedef kitle arasında.

Kısa adı SAP olan Sistem Uygulamaları ve Çözümleri (Systems Applications and Products), şirketlere proje hazırlanmasından kaynakları etkin kullanmaya kadar çeşitli çözümler üreten otomatik yönetim ve bilgi sisteminin adı. 1972 yılında Almanya Waldorf’ta kurulan bu şirket, şimdilerde 50’den fazla ülkede 60 bine yakın çalışanıyla dünyanın en büyük iş yazılımı şirketi. SAP’ın rakipleri ise Oracle ve Microsoft firmaları.

SAP’I ÖĞREN, İŞSİZ KALIRSAN YANIMA GEL!

Avrupa’da hemen hemen büyük şirketlerin tamamının kullandığı SAP, nedense Türkiye’de yaygın değil. Bir işletmenin sahip olduğu sermaye, insan, hammadde, enerji gibi bütün kaynaklarını etkili ve verimli kullanmayı planlayan SAP’ın Türkiye’de 2,5 milyar avroluk ürün ve danışmanlık hizmetleri pazarı var. Aynı zamanda sertifikalı bir SAP danışmanı olan Prof. Dr. Mehmet Erdaş, şu bilgileri veriyor: “Türkiye’de toplam 800 civarında SAP danışmanı var, bunların da 400’ünün sertifikası yok. Bir SAP programını ortalama 5 kişi ile yönetebilirsiniz. Hâlihazırda Türkiye’de 1000 müşterisi olduğunu düşünürseniz, şu anda bile en az 3-5 bin SAP uzmanına ihtiyaç var.” Buna rağmen üniversiteler dâhil hiçbir kurumun bu konuda adam yetiştirmediğinden yakınan Erdaş, bir tek Marmara Üniversitesi’nde ilgili bölüm olduğunu; ancak orasının da altyapı yetersizliğinden eğitim vermediğini anlatıyor. “Bir firma lüks bir makam aracı alacağına bu programı alsın, 5 sene sonra 100 makam aracı alacak konuma gelir.” gibi iddialı cümleler kuran Erdaş, kaynakların verimli kullanılması gerektiğine işaret ediyor. Türkiye’ye 2014 yılına kadar önemli bir dış kaynağın gelmeyeceği biliniyor. Erdaş, “O hâlde küresel finans krizini, ancak kaynak verimliliği, Kurumsal Kaynak Yönetimi Planlaması ve isabetli, ülke gerçeklerine uygun ihracat odaklı doğru teknoloji seçimleri, üretimi ve transferi ile aşabiliriz.” diyor.

Günümüz şirketlerinin dikkat etmesi gereken en önemli konulardan biri İş İstihbaratı (Business Intelligence). Bilginin en önemli güç olduğunu bilmeyen yok. Çünkü yönetim bilgiyle gerçekleşiyor. Burada da doğru kararlar için doğru bilgiye ihtiyaç duyuluyor. Türkiye’de maalesef iş dünyasında büyük bir bilgi kirliliği olduğuna dikkat çeken Erdaş sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bu yüzden insanlar doğru kararlar veremiyor. Türkiye’de yabancılar kendi bilgi ağını oluşturdu ve yatırımlarını bu bilgi ağıyla yapıyor; ama maalesef Türkler doğru bilgiye ulaşamıyor.” 1998 yılından itibaren SAP’ın veri deposunu kurduğuna değinen Erdaş, güncellenmiş, doğrulanmış milyonlarca verinin anında bilgiye dönüştürüldüğünü ifade ediyor. Çünkü “SAP’ın veri deposunda 30 yıl sonra ne olabilir?” sorusuna bile cevap var.

İşletme ekonomisinde kullanılan standart yazılımlar, modüler olarak birbiriyle bütünleşen, sistem yaklaşımıyla entegre edilmiş ayrı ayrı yazılım paketlerinden oluşuyor. SAP’ı gerek büro uygulamaları, gerek finans, muhasebe gibi iş yönetimi uygulamaları, gerekse haberleşme programları gibi yazılım paketlerinden ayıran özellik ise tek hazır paket yazılım olması. Bu yazılımda bilgi üretimi, veri hazırlama, aktarma, arıtma, temizleme, süzme ve raporlama sistemlerinin geleceğe bakış derinliği 2 ila 7 yıl arasında değişiyor. SAP’ın programlama dili ABAP olarak bilinen bir program, java ile çalışıyor. Bu yüzden gençlere java programını öğrenmeleri tavsiye ediliyor.

‘Program kullanılmasa bile dilinin, yönteminin kavranması gerekir’ diye yola çıkan Mehmet Erdaş 10 bin dolar vererek SAP danışmanlık kursunu başarıyla bitirmiş. Hâlihazırda iş arayan, küresel krizde işsiz kalan veya potansiyelini değerlendiremeyen gençlere yol gösterir umuduyla da öğrendiği bütün bilgileri Türkçeye çevirerek bu kitapta toplamış. “Gençlere benim hizmetim olsun.” diyen Prof. Dr. Erdaş, kitabın fonksiyonunu şöyle özetliyor: “Bu kitapta ‘Proje nasıl kurulur, nasıl yönetilir?’ gibi konulardan tutun da ‘Planlama nasıl yapılır, nasıl kullanılır, neye dikkat etmek gerekiyor?’ gibi bütün sorulara cevap veriliyor. Bir nevi el kitabı gibi düşünmek gerekir. Bu bir referans kitabıdır. Bütün isimlendirme sistematiğinden bu programın nasıl kullanılacağına dair menü bilgilerine kadar hepsi tablo hâlinde var. Programda kullanılan sembollerin tablolarını bile yaptık.”

Kitabı okuyunca her şey bitmiyor. Çünkü kitap bir anahtar mahiyetinde. Sadece kapıyı açıyor. Kavramlar hakkında bilgi veriyor. Kapıdan girdikten sonra uzmanlaşma kişinin gayretine ve aldığı kurslara bağlı. Programın Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere Bursa, Kocaeli ve Gaziantep gibi sanayi bölgelerindeki işletmeler için de fayda sağlayabileceği belirtiliyor. Yüzde 100 şeffaflık sağlayan ve her türlü kaçağı önleyen, hem devlet hem işletmeler için çok önemli olan böyle bir programın bir de maliyeti var. Bir firmanın bu program için çapına göre 50 ile 100 bin avro arasında para harcaması gerekiyor. Bu yüzden de SAP en az 50-100 kişi çalıştırabilen şirketlere tavsiye ediliyor. Bugün SAP danışmanlarının ortalama ücreti saatte 100 avro. Şu kriz ortamında sadece Türkiye’de 2,5 milyar avroluk pazarı bulunan böyle bir sektöre kim duyarsız kalabilir?

SAP’ın önemli unsuru: İş istihbaratı

SAP’ın en önemli unsurlarından biri Türkçe’ye İş İstihbaratı veya İş Zekası olarak çevrilen Business Intellegence (BI). Çünkü SAP’ın temel felsefesi kaynak verimliliği ve iş zekası çerçevesinde doğru bilgilerle doğru kararlar alabilmek şeklinde özetleniyor. İş İstihbaratı çözümleri; uyumlu, güvenilir, doğru ve güncel bilgilerin anında karar vericilere sunulması ve doğru stratejik-taktik ve yatırım projelerinin kesin bütçeleme, finans, satış ve üretim kapasitesi ve uygulama kararlarının alınmasını sağlar. Maksada uygun bilgilerin düğmeye basılarak anında dökümünün alınabildiği bilgi işlem ve raporlama sistemine BI sistemleri deniyor. BI sistemleri sayesinde yatırımcılar her türlü belirsizliği önceden sezip doğru teknoloji ile doğru kararlar alarak büyüme sağlayabiliyor. SAP’ta İş İstihbaratı üç ana yaklaşım ile uygulanıyor: Temel bilgilerin hazırlanması, bağımlılıkların ve ilişkilerin tespit edilmesi ve haberleşme paylaşımı. SAP bu doğrultuda müşteriye göre bireysel yazılımlar bile gerçekleştirebiliyor. BI teknolojisinde bilgi üretimi, veri hazırlama, aktarma, arıtma, süzme ve raporlama sisteminin geleceğe bakış derinliği ise 2 ila 7 yıl arasında değişebiliyor.

(AKSİYON / Sayı: 760 / Tarih : 29-06-2009 )

Etiket(ler): .Yer işareti koy Kalıcı Bağlantı.

Kurumsal Kaynak Yönetimi-İş Zekâsı-İş İstihbaratı-Stratejik ve İşlevsel Planlama-Ticari Bilişim Teknolojisi Kitabı. için 1 cevap

  1. OKUR diyorki:

    Haberi iyi analiz eden bir yazı: http://www.cfcube.com/post.cfm/ak-nt-ya-kar#commentForm

    Akıntıya karşı…

    29 Haziran 2009 tarihli Aksiyon dergisinde sayfa 26-27’de yayınlanan Tuncer Çetinkaya’nın hazırladığı Prof. Mehmet Erdaş ile SAP’ı konu alan yazı hakkında kritik.

    Aynı tarihte BusinessWeek dergisinin kapak konusu yaptığı Microsoft hakkındaki kapsamlı yazı ile karşılaştırdığımızda maalesef Türk medyası ve özelde dergiciliğinin içinde bulunduğu hazin durum bir kez daha çarpıcı biçimde kendini gösteriyor. BusinessWeek Amerika edisyonundan çeviri yapılarak Türkiye’de yayınlanan sayıda Microsoft’u doğruları, yanlışları, iyi yanları, zaafları ve onu bekleyen zorluklar, fırsatlar objektif biçimde Peter Burrows tarafından kaleme alınmıştı. Merak edenler 28 Haziran tarihli BusinessWeek’e bakabilir.

    Konuyu Sayın Akademisyen, SAP, yazar ve yayıncı olmak üzere 3 başlıkta ele alacağım.

    1- Öncelikle Prof. Erdaş’ı anlamaya çalışalım. Yazıya göre vaktiyle hocası kendisine tembihte bulunmuş. “Müslüman bir kadınla evlen, yurtdışına gidersen o ülkelerde ne eğilim varsa öğren, ülkene dönüp tecrübeni aktar ve ülkene hizmet et”. Belli ki Sayın Erdaş ecnebi memleketlerine gitmiş, eğilimleri öğrenmiş, ülkesine dönmüş. Anladığımız kadarıyla Alman/Avusturya memleketinde SAP öğrenmiş. Öğrenmenin ötesine geçmiş bir SAP “mümini” olmuş. Yabancılar yazılım teknolojilerinden bir firmaya veya bir teknolojiye aşırı bağlılık gösterenlere “evangelist” derler. Evangelist dini bir terimdir. Özellikle protestan mezhebine bağlı ve onun hakikatlerini yaymak üzere kendini adamış kimseler için kullanılır. Hocamız belli ki; koyu evangelist. Bizde güzel bir söz vardır: Şeyh uçmaz, mürid uçurur. Hocamız da şeyhini uçurdukça uçuruyor. Güya SAP kullanan firmalar 30 yıl sonrasını bile görebiliyormuş. Günümüzün çalkantılı ortamında gerçekten 30 yıl sonrasını görmek müthiş olurdu. Hülasa SAP uçuyormuş. Ama uçtuğunu gören yok. Bir bilim adamının markalar ve firmalar yerine yönetim stratejileri ve teknolojileri hakkında tarafgir olmayan açıklamalar yapması beklenir. Mesela bir tıp profesörü bir ilaç firması veya bir hastaneyi ballandıra ballandıra anlatsa onun bilim adamlığının güvenirliliği şüphe oluşturmaz mı? Veyahut bir diyetisyen şu marka margarinden başka margarin tanımam derse komik duruma düşmez mi? SAP’ın reklamcısı bile “SAP’ı alan yaptığı harcamanın 100 katını geri alır” deme cesaretini kendinde bulamaz. Kaldı ki bu iddia kendiliğinden sakat bir iddia. Azıcık işletme bilgisi olan herkes bilir ki; işletmelerin başarısını etkileyen faktörler fazlasıyla karmaşıktır. Yönetimin bilim mi sanat mı olduğu bile tartışma konusudur. Hal böyleyken muhterem hoca’nın iddialarını anlamak gerçekten imkansızdır. Diğer yandan Sayın Erdaş’ın SAP Evangelistliğini ülkeye hizmet etmek gibi milliyetçi bir ülkü olarak görmesi ise tam bir çelişki. Prof. Erdaş; anlaşılan o ki; hocasına verdiği sözü tutmamış. Müslüman bir kadınla evlenmek metaforu rahatlıkla okuyucu tarafından neden müslüman veya müslümanların yaptığı bir yazılımla haşır-neşir olmadığını hemen akla getirebilir. Nitekim benim aklıma geldi. Bir yandan müslüman bir söylem, bir yandan milliyetçi bir söylem ardından çıka çıka SAP çıkıyor. O vakit bizim sormamız icap eder. Saygıdeğer Hocam; kendiniz neden birşey yapmadınız, yapamadınız… Hiç değilse bari bu memleketin evlatlarının yaptığı bir uygulamayı öğrenemez miydiniz, destekleyemez miydiniz?… Onun için hocanın milliyetçi-maneviyatçı söylemi maalesef inandırıcılıktan yoksun… Ayrıca bir bilim adamından beklenen; gençlere öğrenmenin bizatihi değerli bir olgu olduğunu anlatacak düşünceler sunması. Saatte 100 Avro kazanmak, öğrenin işsiz kalırsanız yanıma gelin diye gençleri gaza getirmekten öte cümleler kurabilmeliydi. Ayrıca tüm dünyada giderek düşen SAP adam/gün hizmet fiyatlarından ve iş arayan SAP danışmanlarından haberdar olmamasına imkan yok. Zannımca hocamız neşrettiği kitabını duyurmak ve okur kitlesinin ilgisini çekmek için kantarın topuzunu kaçırmış. Elbette Prof. Erdaş’ın Türk firmalarına enformasyon teknolojilerini kullanarak rekabetçi güçlerini arttırmalarını tavsiye etmesi, farkındalık üretmesi güzel ve takdire şayan. Ancak bilinmesi lazım ki; bu teknolojiler, yordamlar tek bir firmanın tekelinde değildir. Affına sığınarak söylüyorum ki sapla saman karışmış…

    2- Gelelim SAP’a. Prof. Erdaş’ın da belirttiği gibi System Application Product – SAP iş yönetimi yazılımlarından bazılarını üreten bir Alman şirketi. Zira iş yazılımları çok geniş bir alan ve bu alanın yazıda iddia edildiği gibi SAP tamamını kapsamıyor. SAP; mainframelerden client-server mimarilere doğru teknoloji evrilirken, MRP ERP gibi kavramlar dünyada(Amerika ve Kıta Avrupası) itibar görmeye başlarken, Alman sanayininin desteğiyle sivrilmiş global bir şirkete dönüşmüş. Halihazırda ERP’de dünya lideri. Türkiye’nin en değerli 5 şirketinden daha fazla pazar değeri var. Globalizasyon SAP’ın büyümesine önemli katkılar sağladı. Çünkü başta Avrupalı şirketler global tüm iş birimlerinde SAP kullanmaya geçtikçe yaygınlığı arttı. Bu yaygınlaşmanın etkisiyle Türkiye gibi ülkelerde de 90’lardan itibaren ERP – Kurumsal Kaynak Planlama ihtiyacını gidermek üzere SAP önemli bir pazar payı elde etti. Başlangıçta Türkiye’nin büyükleri bu işe kaynak ayırdı. Son yıllarda ise SAP bir yandan fiyatları aşağı çekerken diğer yandan hedef kitlesini kobilere doğru çevirmeye başladı. 80’ler mainframe, 90’lar client-server, 2000’ler ise web teknolojilerinin yılları oldu. Önümüzde ise ses ve görüntüyle zenginleştirilmiş internet uygulamaları dönemi var. Amerika merkezli araştırma şirketi Gartner’a göre işletmeler temel olarak Ticari Mali Sistem, ERP, SCM, CRM, Ofis Üretkenlik, İşbirliği (proje yazılımları gibi), İletişim (mail, video konferans) Döküman ve İçerik Yönetimi, İş Süreçleri/İş Akışları Yönetimi, İş Zekası/Analitik Raporlama yazılımlarına ihtiyaç duyuyorlar. Kaldı ki B2B, B2C, Intranet, LMS gibi ihtiyaçları da ilave etmek lazım. Yine Gartner’ın bir başka araştırmasında ERP’nin işletme ihtiyaçlarının sadece %30’unu kapsadığı belirtiliyor. Her ne kadar SAP yukarıda saydığımız fonksiyonelliğe sahip olduğunu iddaa etsede pratikler ERP dışında firmaların birçok ihtiyacı gidermek için ek yazılımlar satın aldığını bunları SAP ile entegre etmek için hatırı sayılır paralar harcamak zorunda olduğunu gösteriyor. Nitekim SAP iki noktada önemli eleştiri alıyor. Basitleşen, kolaylaşan internet teknolojilerine uyum sorunu yaşıyor. Günümüzün iş dünyasının hızı için oldukça ağır kalıyor. Artık istisnai olanın istikrar olduğu hızlanan hızlanma etkisi denilen bir dünyada 80’lerin paradigmaları ile iş yapmak imkansız… “Çağdaş dünyada” hem ERP, hem SAP tartışılmaya başlandı. Bitmeyen implementasyonlar, uzun toplantılar, SAP’ın iş yaşamını daha da zor kıldığını söyleyen binlerce blogcu. Facebook’a gençler sabah ek uygulamalar yazıp akşama doğru tüm dünya ile uygulamaları paylaşıyorlar. Bu başka bir dünya… 10 yıl önce sosyal marketing yoktu, browser tabanlı iş uygulamaları yoktu, cloud computing yoktu. Teknoloji ve danışmanlık firmalarının akademik çevrelerin de desteğiyle ERP’ye iman edilmesi gerektiğini aksinin küfür olacağını savundukları dönemin sonundayız. Başarıya giden çok yol var. ERP olsa olsa bunlardan biri olabilir. SAP olsa olsa bu araçlardan sadece biri olabilir.

    Konseptler de teknolojiler de değişti, değişiyor. Görünen o ki SAP bu değişimin farkında ve baskısı altında. Tıpkı büyük bir translantik gibi yavaş manevra yapabiliyor. İşi oldukça zor. SAP alanların, kullananların işinin zor olduğu gibi… SAP’ta Microsoft gibi internet üzerinden ucuz yazılım hizmeti sunan rakiplerinin kuşatması altında. İnsanların ölümlü olduğu, devletlerin ölümlü olduğu gibi şirketlerinde ölümlü olduğu çıplak bir gerçek…

    3- Haber-röportajı kaleme alan ve edit eden yazar arkadaşımızın niyetini elbette sorgulayamam ama konunun uzmanı olmadığı anlaşılıyor. Ben de aynı hatayı yapıp dergicilik konusunda ahkam kesmek, bir başka disipline girerek aynı hatayı yapmak istemem. Ancak yazılım ve işletme yönetimi formasyonu yanısıra gazetecilik dersleri de almış ve medya sorunları konusunda giriş seviyesinde çalışmalar yapmış biri olarak söyleyebilirim ki artık her konunun uzmanı olan gazeteciler devri kapanmalıdır. Herkes iyi bildiği alanlarda at koşturmalı, hiç değilse tefrik edecek düzeyde bilgiyle donanmış olmalıdır. Öte yandan “saate 100 Avro kazanmak kim istemez” gibi bir başlık konuyu bul karayı al parayı hafifliğine indirgiyor. Aksiyon gibi ciddi bir derginin reklam ile haber ayrımını bilecek editörleri olması lazım gelir. Ayrıca bu tip yazılar “yapılmışı var yapmaya ne gerek var” imajını zihinlere yerleştiriyor. Koreliler ve Japonların otomotiv, elektronik gibi birçok alanda global oyuncular olmaları yılın en kötü otomobili seçildiklerinde bile umursayıp çalışmaya devam etmeleri ile mümkün oldu. Öteden beri “Amerika’yı keşfetmeye gerek yok” fikri ile mücadele ediyorum. Unutmayalım ki Amerika’ya Colomb değil Amerika Vespuci adını verdi. Global ekonomi kağıt üzerinde herkese ve her işletmeye büyük fırsatlar sunuyor. Ama gelişmiş ekonomilere çok daha fazla. Yüksek giriş bariyerleri, tarife dışı engeller, sığ iç pazar, kendi ülkesinin ürettiğine itibar etmeyen kalabalıklar. Türk firmalarının global oyuncular olmalarının önemli engellerinden. Fakat en büyük engel zihinlerde… Öğrenmenin ve çalışmanın faziletini kavramakta zorlanan idiş edilmiş genç zihinlerin oluşmasına katiyetle müsamaha gösteremeyiz. Türkiye’nin bilişim alanında güçlenmesi bilgi çağında yaşamsal bir ihtiyaç. Aksiyon veya çizgisini bu toprakların değerleriyle özdeşleştirdiğini iddia eden tüm yayıncılar sorumluluklarının farkına varmalılar…

    Asla hamaset yapmak istemem. Kapalı ve düşmanlık üzerine kurulu bir ekonomiyi kesinlikle savunmuyorum. Bu sözleri rakibimizi yermek içinde etmedim. Sadece bizim de “kelimelerimiz” olmalı diyenlerdenim. Bazen “akıntıya karşı kürek çekebilmeli insan”…

    Ömer Turhan / Workcube Kurucu Ortak

Bir cevap yazın